Akupunktur

Akupunktur eski Çin tıp sisteminde hastalıkların tedavisi için kullanılan metotlardan biridir. Latin terimi olan Acus’un manası iğne ve Puncture’nin manası da batırmadır. Çin’de Akupunktura Chen-Chin (İğne – ısı) denir. İğne; Akupunkturun karşılığı, ısı kelimesi de tamamlayıcı tedavi metodu olan Moksibüsyon’un karşılığıdır. Moksibüsyon da Mugwort (Artemesia Vulgaris) ismindeki bitkinin Akupunktur noktasında yakılmasıdır.

Akupunkturun Çin’deki orijini 4 – 5 bin yıl evveline dayanmasına rağmen kullanılmaya başlandığı tarih kesin olarak bilinmemektedir. Fakat onun bulucusu olarak Huang-ti (Sarı İmparator) kabul edilmektedir. Çin tarihine göre İmparator Huang-ti (M.Ö.2698 – 2598) savaşta okla yaralanmış askerlerin çeşitli hastalıklardan kurtulduğunu fark ederek belirtmiştir.

Ayrıntılı bilgiler içeren ilk Akupunktur kitabı M.Ö.200 yıllarında yazılmış olan Hungdi Neiging Suwen’dir. Çin’de yazılmış eski bilimsel incelemelerden biri olan bu kitap “The Yellow Emperor’s of Internal Medicine” adı altında İngilizceye çevrilmiştir.

Çok eski el yazmaları ve metinlerden bir kısmı bugün elimizde mevcuttur. Tsin Dynasty (M.S.265–420) zamanında Akupunktur ve Moksibüsyon çok hızlı gelişti. Zhen Jiu Jia Yi Ying (A Classic of Acupunkture and Moxibustion) isimli eserde 349 esas Akupunktur noktası tanımlanmış ve insan vücudundaki 649 noktanın yeri listesi verilmiştir. Kitapta Akupunkturun teorisi, noktaların yeri ve kullanım alanları, iğnelerin manüplasyonu belirtilmiştir. Tang Dynasty döneminde Akupunktur ve Moksibüsyon devamlı bir gelişme gösterdi.

Sung, Kin ve Yuan Dynasties (690 – 1368) döneminde de Akupunktur ve Tong Jen Shu Xue Zhen Jiu Tu Jing “Illustrated Manual on the Points for Acupuncute and Moxibustion as Found on the Bronz Figure” eserde insan vücudundaki 657 Akupunktur noktası hakkında bilgi verilmektedir.
1027’de yapılmış tıbbi öğretici model olan bir bronz şekil elimizde bulunmaktadır. Talebeleri imtihan etmek için kullanılan bu öğretici model ince bir flasterle örtülürdü. Talebe iğneleri flasterin içine batırır, eğer iğneleri düzgün yerleştirirse iğne metal içindeki boşluğa kayardı. Böylece talebe imtihana tabi tutulmuş olurdu.
1068 yılında Akupunktur öğretimi yapan bir fakülte açıldı. Hua Shou tarafından yazılan Shi Si Jing Fa Huei “The Enlargement of the Fourteen Channels” eser kanalar teorisinin gelişmesinde büyük önem taşımaktadır.
Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra başkan Mao Tse Tung Çin tıbbı ve farmakolojisinin önemini belirterek araştırılması ve daha yüksek bir düzeye ulaştırılması gerektiğini söylemiştir. Böylece Akupunktur tekrar popüler hale gelmiş ve birçok değişik tipte araştırmalar yapılmaya başlamıştır. Ilık ve sıcak iğneler denenmiş, elektrik ile stimülasyona teşebbüs edilmiş, Akupunktur noktasına distile su enjeksiyonunun etkileri hakkında deneyler yapılmıştır.
1958’de Tonsilektomi geçiren bir hastanın ameliyat sonrası ağrısının giderilmesiyle Akupunktur’un analjezide etkin bir şekilde kullanılabileceği ortaya çıktı. Operatif analjezide Akupunktur ilk kez 1958’de dişlerin çekilmesiyle kullanılmaya başlandı.
Bu konuda başarılı olduğu ispatlandıktan sonra Tonsilektomi, Troidektomi ve Herni ameliyatlarında yaygın halde kullanıldı.
Avrupa’da ise Akupunktur XVII. yy.da misyonerler vasıtasıyla tanınmaya başlanmıştır.İlkin 1683–1690 tarihleri arasında Ren Rhyne adında bir cerrah Londra’da Akupunktur üzerine bilimsel bir inceleme yayınlandı.
1863 yılında Çin’de Fransız konsolosluğu yapmış olan M.Dabry “Çinlilerde Tıp” adlı bir eser yayınlamıştır. Bu eserde Çin nabızları ve anlamları, hastalıkları incelemiştir. XVII. yy.dan 1929 yılına kadar toplam 200 civarında Avrupalı yazar Akupunktur üzerine çeşitli makaleler yayınlamışlardır. 1929’larda Dr. Ferreyrolles’in desteği ile Fransa’nın Çin’deki eski konsolosluğunu yapmış olan M. Soulie de Morant bütün elindeki Çin yapıtlarını çevirmeye başlamıştır. Bu çeviriler ile Akupunktur Avrupa’da tanınarak yayılmış oldu.
1027’de yapılmış tıbbi öğretici model olan bir bronz şekil elimizde bulunmaktadır. Talebeleri imtihan etmek için kullanılan bu öğretici model ince bir flasterle örtülürdü. Talebe iğneleri flasterin içine batırır, eğer iğneleri düzgün yerleştirirse iğne metal içindeki boşluğa kayardı. Böylece talebe imtihana tabi tutulmuş olurdu.

1068 yılında Akupunktur öğretimi yapan bir fakülte açıldı. Hua Shou tarafından yazılan Shi Si Jing Fa Huei “The Enlargement of the Fourteen Channels” eser kanalar teorisinin gelişmesinde büyük önem taşımaktadır.

Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra başkan Mao Tse Tung Çin tıbbı ve farmakolojisinin önemini belirterek araştırılması ve daha yüksek bir düzeye ulaştırılması gerektiğini söylemiştir. Böylece Akupunktur tekrar popüler hale gelmiş ve birçok değişik tipte araştırmalar yapılmaya başlamıştır. Ilık ve sıcak iğneler denenmiş, elektrik ile stimülasyona teşebbüs edilmiş, Akupunktur noktasına distile su enjeksiyonunun etkileri hakkında deneyler yapılmıştır.

1958’de Tonsilektomi geçiren bir hastanın ameliyat sonrası ağrısının giderilmesiyle Akupunktur’un analjezide etkin bir şekilde kullanılabileceği ortaya çıktı. Operatif analjezide Akupunktur ilk kez 1958’de dişlerin çekilmesiyle kullanılmaya başlandı.

Bu konuda başarılı olduğu ispatlandıktan sonra Tonsilektomi, Troidektomi ve Herni ameliyatlarında yaygın halde kullanıldı.

Avrupa’da ise Akupunktur XVII. yy.da misyonerler vasıtasıyla tanınmaya başlanmıştır.

İlkin 1683–1690 tarihleri arasında Ren Rhyne adında bir cerrah Londra’da Akupunktur üzerine bilimsel bir inceleme yayınlandı.
1863 yılında Çin’de Fransız konsolosluğu yapmış olan M.Dabry “Çinlilerde Tıp” adlı bir eser yayınlamıştır. Bu eserde Çin nabızları ve anlamları, hastalıkları incelemiştir. XVII. yy.dan 1929 yılına kadar toplam 200 civarında Avrupalı yazar Akupunktur üzerine çeşitli makaleler yayınlamışlardır. 1929’larda Dr. Ferreyrolles’in desteği ile Fransa’nın Çin’deki eski konsolosluğunu yapmış olan M. Soulie de Morant bütün elindeki Çin yapıtlarını çevirmeye başlamıştır. Bu çeviriler ile Akupunktur Avrupa’da tanınarak yayılmış oldu.

GENEL BİLGİLER

Çin’de VI. yy.da kurulmuş olan bir din olan Tao, geleneksel inanışın egemen bir gücüydü. Doğada değişmez olan Tao, karşıt güçlere doğru hareket ederek iki güç arasında bir ayarlama ve denge unsuru oluşturur. Tao’nun etkisi altındaki bu iki karşıt güç Yin ve Yang’dır.

Yin; dişi unsur olup soğuk, karanlık, Pasifik gibi olumsuz nitelikleri temsil eder.

Yang; erkek unsur olup sıcak, aydınlık, aktiflik gibi olumlu niteliklerin temsilcisidir. Günlük intibaların hazırlanması v onların bilinçaltına geçmesi yin’e ait olaydır. Hareket, iş yapmak, bir şey meydana getirmek yang fonksiyonudur. İnsanın içinde bulunan birbirinden ayrılmaz fakat karşıt olan bu iki gücün dengede olduğu sürece o insanın ağrı ve hastalıklara yakalanması olanaksızdır.

Bütün hastalıklar ve ağrılı durumların bu iki gücün dengesizliğinden oluştuğu benimsenmektedir. Geleneksel akupunkturcular vücutta yin ve yang güçlerinin uyumlu karışımından oluşan ve Chi (yaşam gücü) denilen bu görünmez gücün, vücudu uzunlamasına çevreleyen ve meridyen denilen kanallarda dolaştığına inaır. Bu kanallar insan vücudunun yüzeysel ve iç kısımlarında şebeke şeklinde birleşir ve vücut fonksiyonlarını düzenler. Diğer bir deyişle geleneksel Çin düşüncesine göre yin ve yang hiçbir zaman saf olarak bulunmazlar. Bunlar her zaman belli bir karışım oranı içinde bulunurlar. İkisi arasındaki denge, meridyenin veya meridyene bağlı organ sisteminin optimal fonksiyonunu sağlar. 
Duyu ve serebrumun çalışması, dişler, çiğneme fonksiyonu ve tat hissi yangın emrindedir. O halde yang sempatik (adrenerjik) sisteme sahiptir. Yin ise parasempatik (kolinerjik) sistemle eşdeğerdedir. Yang meridyenleri vücudun dorsal veya dış kısmında seyrederken, yin meridyenleri vücudun ventral veya iç kısmında bulunur. Yang meridyeni ayakta duran ve kolları yukarı kaldırmış bir kimsede yukarıdan aşağı doğru seyreder. Yin meridyenleri ise ters yöndedir.
Akupunktur kitaplarında meridyenlerin sınıflandırılması farklıdır. Geleneksel Çin düşüncesine göre meridyenler iki grup içinde sınıflandırılır. Düzenli meridyenler (12 meridyen) ekstra (8 ekstra meridyen) meridyendir. Ayriyeten meridyenler arasında birleşme yapan kolleterallerde mevcuttur. Meridyenler vücutta simetrik dağılırlar, içerde vücut boşluğundaki organlar ile dışarıda 4 ekstremiteyle, deri ve duyu organlarıyla birleşerek vücutta bir bütünlük teşkil ederler. 12 meridyenin her biri vücut boşluğundaki organlardan birine aittir.kısımlarında şebeke şeklinde birleşir ve vücut fonksiyonlarını düzenler. Diğer bir deyişle geleneksel Çin düşüncesine göre yin ve yang hiçbir zaman saf olarak bulunmazlar. Bunlar her zaman belli bir karışım oranı içinde bulunurlar. İkisi arasındaki denge, meridyenin veya meridyene bağlı organ sisteminin optimal fonksiyonunu sağlar.Duyu ve serebrumun çalışması, dişler, çiğneme fonksiyonu ve tat hissi yangın emrindedir. O halde yang sempatik (adrenerjik) sisteme sahiptir. Yin ise parasempatik (kolinerjik) sistemle eşdeğerdedir. Yang meridyenleri vücudun dorsal veya dış kısmında seyrederken, yin meridyenleri vücudun ventral veya iç kısmında bulunur. Yang meridyeni ayakta duran ve kolları yukarı kaldırmış bir kimsede yukarıdan aşağı doğru seyreder. Yin meridyenleri ise ters yöndedir.

Akupunktur kitaplarında meridyenlerin sınıflandırılması farklıdır. Geleneksel Çin düşüncesine göre meridyenler iki grup içinde sınıflandırılır. Düzenli meridyenler (12 meridyen) ekstra (8 ekstra meridyen) meridyendir. Ayriyeten meridyenler arasında birleşme yapan kolleterallerde mevcuttur. Meridyenler vücutta simetrik dağılırlar, içerde vücut boşluğundaki organlar ile dışarıda 4 ekstremiteyle, deri ve duyu organlarıyla birleşerek vücutta bir bütünlük teşkil ederler. 12 meridyenin her biri vücut boşluğundaki organlardan birine aittir.